DİĞER
Ebru Erbaş Aysel Bora'yı uğurlarken son sözü Bora'nın yayın dünyasından sevenlerine bırakıyor: Ayça Sezen, Korkut Erdur, Maya Arıkanlı Özdemir, Melike Karaosmanoğlu, Mert Tanaydın, Saadet Özen, Sosi Dolanoğlu, Tomris Alpay, Yiğit Bener.
“Kuyudaki Taş, asıl niyetini belli etmeden izleyenleri deliliğin içine bırakıveriyor. Sinema ve kültür tarihine, deliliğin/akıllılığın sınırlarına, bunları ayrıştırma çabasına bıyık altından gülen bir belgesel katılmış oldu böylece.”
Özen Yula'nın kısa bir süre sonra Doğan Kitap'tan basılacak olan Her Zerre Kara adlı romanından kısa bir bölümü Tadımlık olarak sunuyoruz...
K24'ün gelenekselleşen soruşturması: 2020 yılında okuduklarınız arasında, sizi en çok etkileyen kitap hangisi oldu? Kitap 2020’den önce basılmış olabilir, yepyeni olabilir, kurgu ya da kurgu dışı olabilir, Türkçe ya da başka bir dilde olabilir… Bizi ilgilendiren, hangi kitabın sizi nasıl ve ne ölçüde değiştirdiği, etkilediği… Bu soruları çevremizdeki okuyanlara, yazanlara sorduk. Sonuçta, 2020’nin kitaplı bir panoraması çıktı ortaya…
Kimi aynı anda birden fazla kitabın üstünde çalışıyor, kimi birini teslim edip hemen diğerine başlıyor. Önümüzdeki aylarda yayımlanacak kitapları önce çevirmenlerinden duymuş olun
“İstemek insanın en büyük yeteneklerinden biri” ise, başkaldırmak bazen kaçınılmazsa, gitmek ihtimal dâhilindeyse, neden hep ağır bir bedelle karşılaşır insan?
Bir şölen bekliyor sizi İstanbullular diyorum, sakın kaçırmayın. Bir cennet bahçesi açılıyor önünüzde, kendimize yarattığımız cehennemlerden de yankıları olan, dram ve neşe dolu...
Kendine durmadan dışarıdan bakan bir kahramanın, hem de bir görünmek korkusu içinde çektiği azabı tane tane anlatıyor Seçkin Erdi. Öyle ki bütünlük, farklılıkların silinmesinden, herkese benzemekten, böylece görünmemekten geçecek gibi...
Tüm bu idam ve hadım çağrıları; tüm bu dişe diş, kana kan isteyen adalet anlayışı; ibretiâlem peşindeki köpük köpük intikamcılık hiçbir işe yaramayacak. Yaramıyor da zaten...
Çocukluk travmalarının, kötü ilişki deneyimlerinin, geçmişte “bir erkek olarak” tacize-tecavüze uğramış olmanın belli bir gruba daha üstün bir “mazur görülme hakkı” kazandırdığı yanılsaması, yaşadığımız dünyada hiç yabancı olmadığımız bir hâl...
‘80'lerden beri yoksulluktan bahis açmak “fakirlik edebiyatı yapmak”; daha ince deyişle, aşırı toplumcu olup, “sanat için sanat”ın, edebiyatın zevklerinden ve inceliklerinden feragât etmek ya da zaten hiç anlamamak oldu...
Foucault, bize sağlık kurumlarının Erk çarklarıyla kolkola ilerleyişlerini göstermişti. Yarım yüzyıldır sorgulama düzenekleri hızlandı, yayıldı. Nedir hasta olmak: Kader mi, koşul mu, hak mı?
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.